Evet, yapılan bazı eleştirilere hak verebilirim:
- Organizasyonda büyük sıkıntılar vardı. Sanki sıradan, önemsiz bir ödül töreniymiş gibi Altın Koza’nın ismine yakışmayan amatörlük hakimdi. Ödül alanlar konuşma yaparken müziğin sesinin kısılmaması gibi basit teknik hatalar bile yapılmıştı. Ödül alışverişi düzensiz, görsel sunumlar yetersiz, tören üstünkörü ve sanki bir an önce bitmesi için uğraşılıyor gibiydi.
- Bazı ödüllerin iki kişiyle paylaştırılması çok doğru değildi. Ödülün değerini azalttı. Sanki en iyi değil de en iyiler seçilmiş gibi bir izlenim bıraktı. Bu durum ödül alanları da pek memnun etmemiş gibiydi. ‘Umut Veren Kadın Oyuncu’ ödülünün ikinci kez Neslihan Atagül’e verilmesi ise ayrı bir tartışma konusuydu.
- Ödül sahipleri sadece jürinin beğenisine göre belirlendiği için adil dağıtılmadığı tartışmaları her ödül töreninde gündeme gelir ancak Zeki Demirkubuz’un hakaret boyutuna varan sitemi ne kadar doğrudur, haklı bir tepki midir, sanatçıya yakışan bir davranış mıdır sorgulamak gerekir.
Ama gelin görün ki bazı insanların şu Oscar’ın sanki çok doğal, olması gereken bir şeymiş gibi katılımcıları şıklık yarışına sokma anlayışını burada da beklemesi çok gülünç geliyor bana. Biz sanatçıların ne giydiklerini çok merak etmemeliyiz, şık ya da rüküş olmaları umurumuzda olmamalı. Giydikleri kıyafetlerin markalarını temsil eden reklam panoları değil onlar. Ve işte bu yüzden kapitalizmin dibinin dibi olan bu tutumun bizim sanatçılarımızda olmaması bence bir gurur kaynağıdır. Zira Oscar’da Angelina Jolie’nin derin yırtmaçlı elbisesiyle çıkıp bacağını göstermesi ne sinemaya, ne sanata, ne insanlığa bir katkıda bulunur. Oysa Altın Koza’da o akşam sanatçı duyarlılığıyla toplum sorunlarının, günümüzün en büyük problemi olan terörün konu edildiği konuşmalar yapılmıştır.
Orhan Eskiköy daha önceki filmi ‘İki Dil Bir Bavul’ döneminde aldığı Yılmaz Güney Özel Ödülü’nü belirterek, “O zaman bir barış iklimi vardı ülkemizde, konuşmaya ve birbirimizi anlamaya başlamıştık. Şimdi yeniden geri sarmaya başladı kaset ve bir hatırlatma yapmak istiyorum hükümete; 3 yıl önce sinemacıları bir araya toplayıp, 'Bu barışa nasıl katkı sunacaksınız' diye sorduğunda, sinemacıların vereceği tek cevap film yapmaktı. Biz üzerimize düşeni yapıyoruz. Lütfen siz de üzerinize düşeni yapın ve verdiğiniz sözleri tutun'' diye konuştu.
Diyarbakır’da yaşadığını hatırlatan Zeynel Doğan, yine barışı vurgulayan konuşmasıyla dikkat çekti, ''Biz de savaş uçakları çok kalkar. Kent büyük bir gürültü ile çoğu sabah uyanır ve her savaş uçakları sıraya girip uçmaya başladığında anneler vardır pencerenin önüne koşarlar büyük bir kaygıyla. Benim annem de her sabah televizyonu açar, 'barış olmuştur' diye hep bir heyecanı vardır. 'Bugün bir şeyler olacak, memlekette bir şeyler düzelecek' diye. Her sabah aynı heyecanla açar. Ben ödülü Diyarbakır'da barışı bekleyen annelere adıyorum.''
Reis Çelik, filminde de konu edindiği kadınların ve annelerin önemini anlatan şu etkileyici konuşmayı yaptı, ''Analardır adam eden adamı deriz ama bu ülkede bir türlü adam olmadık, hep kadınları ağlattık, hep bu analarımıza gözyaşı döktürdük. Dağdakinin, şehirdekinin, yahu biz ne zaman analara gözyaşı döktürmeyeceğiz. Durdurun şu kavgayı şu kan akmasın. Biz sanatçılar olarak dağda mı yatmamız gerekiyor, aşağı mı inmemiz gerekiyor. Biz gidelim, biz siper olalım. Durdurun artık durdurun. Politikacılar oy kaygısından dolayı eğer bu ülkenin gözyaşlarına anaların ağlamasına göz yumup, küçük hesaplar yapıyorlarsa film çekmeyi de sanat yapmayı da bırakalım, her şeyi bir kenara koyalım.''
İlyas Salman, Ahmet Arif’in ‘Yalnız Değiliz’ şiirinden bir parça okuyarak aldı ödülünü, ''Bence yüzlerce bin yıldır evrimleşen insan bu ödülü bu filme verecekti. Niye biliyor musunuz bu ödülün içindeki beyaz pamuk, Zonguldak'ta yer altında maden çıkartan, alınlarında ter, suratı kara işçilerin beyazlaşmış halidir".
Menderes Samancılar ise barış ve kardeşlik isteğini dile getirdi, “Birini seçeceklerdi piyango bana vurmuş. Bu ödülü aldım çok mutluyum. Ancak, ülkemize barış ve kardeşlik ne zaman gelirse hepimiz o zaman mutlu olacağız''.
Ödül aldıktan sonra ‘toplum için sanat’ anlayışını bir kere daha vurgulayarak sanatçı duyarlılığıyla cesurca konuşmalar yapan, ödül alan, aday olan, sinemada ve sanatta emeği geçen herkesi tebrik ediyor ve ödül sahiplerini belirtip yazımı sonlandırıyorum…
-Umut Veren Genç Erkek Oyuncu Ödülü: Barış Hacıhan (Araf)
-Türkan Şoray Umut Veren Kadın Oyuncu Ödülü: Neslihan Atagül (Araf)
-En İyi Sanat Yönetmeni: Osman Özcan (Araf)
-En İyi Kurgu Ödülü: Öner Biberkökü-İnan Temelkuran-Kristen Stevens (Siirt'in Sırrı)
-En İyi Müzik Ödülü: Ödüle değer eser bulunmadı
-En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Ödülü: Menderes Samancılar (Gözetleme Kulesi)
-En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Ödülü: Laçin Ceylan (Gözetleme Kulesi) - Nihal Yalçın (Yeraltı-Araf)
-En İyi Erkek Oyuncu Ödülü: İlyas Salman (Lal Gece), Engin Günaydın (Yeraltı)
-En İyi Kadın Oyuncu Ödülü: Nilay Erdönmez (Gözetleme Kulesi)
-Jüri Özendirme Ödülü: Evin Demirhan (Siirt'in Sırrı)
-SİYAD En İyi Film Ödülü: Şimdiki Zaman (Belmin Söylemez)
-Film Yön Juri Özel Ödülü: Şimdiki Zaman (Belmin Söylemez)
-Film Yön En İyi Yönetmen Ödülü: Erden Kıral (Yük)
-En İyi Görüntü Yönetmeni: Özgür Eken (Gözetleme Kulesi)
-En İyi Senaryo Ödülü: Orhan Eskiköy (Babamın Sesi)
-En İyi Yönetmen Ödülü: Pelin Esmer (Gözetleme Kulesi)
-Jüri Özel Ödülü: Siirt'in Sırrı (İnan Temelkuran ve Kristen Stevens)
-Adana İzleyici Ödülü: Lal Gece (Reis Çelik)
-Yılmaz Güney Özel Ödülü: Şimdiki Zaman (Belmin Söylemez)
-En İyi Film Ödülü: Babamın Sesi (Orhan Eskiköy ve Zeynel Doğan)