Geçmiş, yeni başlangıçlar, ortaya çıkmayı bekleyen gizler, cinsel kimlik bunalımları, aile ilişkileri… Ferzan Özpetek, dokuzuncu ve şimdilik son filmi Şahane Misafir ile yine çizgisinden şaşmıyor ve benzer temalar üzerinden farklı bir senaryoyla karşımıza çıkıyor. Gerçek dışı, fantastik öykülü film; dram, komedi tarzıyla olağanlaşıyor ve klişe denebilecek bir konu farklı yaklaşım ve işleyişle sıra dışı hale geliyor.
Başkahramanımız Pietro, oyuncu olmak umuduyla Catania’dan Roma’ya taşınır ve önce çok sevdiği kuzeniyle yaşamaya başlar, daha sonra kiraladığı eski bir eve yerleşir ve istenmeyen misafirlerin ortaya çıkmasıyla sıra dışı olaylar gelişir. Bu misafirler 2. Dünya Savaşı yıllarında, İtalya’da adını duyurmuş ‘Apollonio’ adlı bir tiyatro kumpanyasının üyelerinden oluşan hayaletlerdir. Geceleri bir pastanede kruvasan yaparak geçimini sağlayan Pietro, bir yandan da deneme çekimlerine giderek oyuncu olma hayalini gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Amacına ulaşmada sorunlar yaşayan Pietro, aşk hayatında da pek başarılı değildir. Bu sırada misafirlerine alışıp onların hayatlarını araştırmaya, sorunlarını çözmeye uğraşırken Özpetek’in her karakterinde olduğu gibi Pietro’da da ruhsal ve karakteristik anlamda bir değişime uğrar.
1940’ların ünlü tiyatrocularının hayatları üzerinden 2.Dünya Savaşı döneminin acımasız şartları, faşizm, nazizim gibi diktatör rejimlere eleştirel bir yaklaşımla dokunduran film, aynı karakterler aracılığıyla o dönemden bugüne kadar değişen sanat anlayışını vurguluyor. Pietro’nun; takıntı haline dönüşmüş, platonik ve masum aşkı sonunda yaşadığı hüsran ve oyuncu olma hayalini gerçekleştirmede yaşadığı başarısızlıklar filmin başından sonuna doğru değişen karakterini ön plana çıkarıyor. Filmin başta ne olduğunu anlayamadığımız ilk sahnesinden sonuna kadar hayaletlerin geçmişlerindeki gizem ve ana karakterin hayatının ne yönde devam edeceği sorusu merak ve ilginin hiç azalmamasını sağlıyor. İlk sahnedeki başarı son sahnede de yineleniyor ve sıra dışı bir kapanışla noktalanıyor film.
Komedi ve dramın abartıya kaçmadan, fantastikliğin absürtleşmeden dengelendiği filmde oyunculuklar da oldukça başarılı. Özellikle başrolü oynayan Elio Germano, başlarda çekingen, saf karakterin sonradan olgunlaştığını her hareketiyle, yüz ifadesi ve mimikleriyle gayet iyi canlandırmış. Filmin ülkemizde duyulmasının elbette ki önemli bir nedeni olan Cem Yılmaz ise kendinden istenen komik karakteri doğal ve ölçülü bir şekilde sergileyerek, özellikle de düzgün ve akıcı İtalyancasıyla oyunculuktaki yeteneğini bir kez daha kanıtlamış.
Özpetek’in filmlerinde olmazsa olmaz müzik ise, Sezen Aksu’nun tanıdığımız ezgileri ve ilk defa duyduklarımızla filmle bütünleşiyor, sahnelere derin anlamlar yüklemeyi sağlıyor. Başarılı kurgusu, giriş sahnesinin arada gösterilmesiyle yaşatılan merak ve gerilim duygusu, finale bağlanma şekli de filmin artılarından diyebiliriz.
Bazı noktaların ucu açık bırakılması, birçok konu ve karakterin bir arada olması film bittiğinde biraz kafa karışıklığı yaratsa da yine kendine özgü, sıcak bir film yapmış Özpetek. İyi tanıtımı ve oyuncu kadrosundaki Cem Yılmaz sayesinde de yönetmenin ülkemizde en çok gişe yapacağı filmi olacak gibi görünüyor Şahane Misafir, ancak Karşı Pencere ve Kutsal Yürek gibi filmlerinin önüne geçemez tabi ki.